Bekir Yunus Uçar: Bizden de Marc Marquez çıkar!

Türkiye Motosiklet Federasyonu Başkanı Bekir Yunus Uçar, Haber7.com'a özel açıklamalarda bulundu.

Bekir Yunus Uçar: Bizden de Marc Marquez çıkar!
Bekir Yunus Uçar: Bizden de Marc Marquez çıkar!
GİRİŞ 14.12.2019 12:01 GÜNCELLEME 14.12.2019 13:55

Türkiye Motosiklet Federasyonu Başkanı Bekir Yunus Uçar Haber7.com'un konuğu oldu. Uçar, yakın gelecekte Moto GP'de şampiyon çıkarmaktan, motor sporlarının güvenilirliğine ve gelişimine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

 

İşte Türkiye Motosiklet Federasyonu Başkanı Bekir Yunus Uçar röportajı:

Yakın geçmişten aklımızda kalan Kenan Sofuoğlu var. Onun devrettiği bayrağı taşıyan gençlerimiz var: Toprak, Deniz ve Can kardeşler mesela... Bunlar bizim bildiklerimiz. Onların dışında, motosiklet için umutlu muyuz? Gençlerin önleri ne kadar açık, neler bekliyoruz onlardan?

 

 

Türkiye Motosiklet Federasyonu olarak biz dünya şampiyonalarının pist branşında, en popüler beş branş var ve beşinde de sporcu yetiştirebilir durumdayız şu anda. 5 kez dünya şampiyonu olmuş Kenan Sofuoğlu Türkiye Milli Motosiklet Takımı’nın da kaptanı olarak onlara abilik ve hocalık vazifesini yerine getiriyor ve onları da en sıkı şekilde antre ediyor. Bu minvalde dünya pist ve parkurlarında Allah’ın izniyle önümüzdeki 15-20 yıl boyunca hep şampiyon ve şampiyonluk adayı sporcumuz olacak. Toprak zaten bu bayrağı almış ve yürümüş durumda, Deniz ve Can kardeşler de bahsettiğiniz gibi en önemli umutlarımızdan. Devamında Bahattin Sofuoğlu, Kadir, Rodi de aynı kariyer güzergahından ilerleyen yarışçı arkadaşlarımız. Bu çocukların dünyada parmak ısırtan en önemli özelliği çocuk diyebileceğimiz yaşta olmaları. Çok gençler. Tabii onlara da bu fırsatı abileri ve hocaları Kenan Sofuoğlu veriyor. Bir dünya şampiyonu ile, dünya rekoru henüz kırılamamış bir sporcu ile (Superbike’da 5 kez dünya şampiyonu olması) pistte antrenman yapma imkânı kolay kolay her sporcunun eline geçecek bir şey değildir. Dolayısıyla bu çocuklar bu gençler bu imkâna sahipler ve onu da iyi değerlendiriyorlar.

"MOTO GP ŞAMPİYONU ÇIKARIRIZ"

Motosiklet yarışlarının Şampiyonlar Ligi olan MotoGP’de ne zaman kalıcı olarak var oluruz? Bizden de bir Marc Marquez çıkar mı?

Kesinlikle çıkar. Şu anda dahi Toprak’ı bulunduğu motosikletten indirip MotoGP’de bir motosiklete bindirebilsek bugün de orada ezilmeden, rahatlıkla ilk 5 içerisinde yer alabilecek hatta biraz daha sezonun ortalarına doğru podyum da yapabilecek bir performansa sahip olur. MotoGP’de yarışmak tamamen bütçe işi. Sporun tabii ki bir ekonomik tarafı var. Bu futbol, güreş, atletizm için de geçerli. Çok daha fazlası motor sporlarında var. Motosiklet ve otomobil yarışlarının tamamı bu endüstri ve sektörü geliştirmek mantığı üzerine kurgulanmış yapılar. Dolayısıyla MotoGP’de takım sahibi olmak ve orada bir motosikletin üzerine sporcu yerleştirmek tamamen ekonomik bir mesele. Bu kabiliyette bizim en az üç tane sporcumuz var ve bunlardan birincisi de Kenan Sofuoğlu. Kenan yarıştığı dönemde rahatlıkla bir MotoGP yarışçısı olabilirdi pilotajıyla. Şu anda Toprak kesinlikle MotoGP yarışçılarıyla başa baş gidiyor. Kaldı ki geçtiğimiz yarış sezonunda MotoGP’den dönen yarışçı abileri ile, yabancı yarışçı arkadaşları ile rekabet ediyordu zaten. Bir hafta, bir ay önce MotoGP’de yarışan insanlarla rekabet etti Superbike’ta. Dolayısıyla bugün Toprak’ı biz MotoGP’de bir takıma koyabilmiş olsak bu finansa, bu global sponsora sahip olsak, orada herkesin parmakla işaret ettiği bir sporcumuz da orada olur. Ama orada değil de biz Superbike’tayız çünkü Kenan Turkish Team isminde bir takım kurma imkânını elde etti ve bu da tamamen yıllardır Kenan Sofuoğlu’nun yarışma idealini yerine getirme noktasındaki hayalini destekleyen Cumhurbaşkanımız sayesinde oldu. Onun destekleri ile Kenan yarıştı, şampiyon oldu ve bugün de kendi imkânlarıyla, yine Spor Bakanlığımızın ve Federasyonumuzun da imkânlarıyla diğer kardeşlerini de yarıştırıyor. İnşallah bu yük de artarak bu performans da sürecek.

"MOTOR SPORLARININ EN ÖNEMLİ ORGANİZASYONLARINDAN BİRİNİ YAPIYORUZ"

Federasyon olarak sizin takviminizde neler görünüyor?

2019 yarış sezonunda 6 branşta 44 tane ulusal yarış gerçekleştirdik. 5 tane de uluslararası organizasyonumuz vardı ki bunlardan en büyüğü dünyada motor sporlarında ilk 3, tüm spor organizasyonları arasında da ilk 10’da yer alan Dünya Motokros Şampiyonası. Bu noktada MXGP ismiyle Afyon’da gerçekleştirdiğimiz bu organizasyonun en önemli global özelliği 186 ülkede yayında olması ve 86 ülkenin de bunu 1,5 saatlik bir yayınla bunu naklen vermesi. Ulusal anlamda en önemli özelliği de Afyon’un, bütün Türk sporu ve gençliğinin değerlerini ortaya çıkaran, kültür elçisi şeklinde tüm dünyaya spor penceresinden açması. Bu özelliğinden dolayıdır da iki senedir Cumhurbaşkanlığı makamı diğer spor branşlarının da hasretle beklediği Cumhurbaşkanlığı Himaye Belgesi’ni almıştır bizim organizasyonumuz. 2020 yılının Eylül ayında üçüncü kez gerçekleştiriyor olacağız. Neden Afyon’da gerçekleştiriyoruz? Çünkü Afyon Anadolu’nun incisi. Ulaşım noktasında da birçok büyük şehrin de merkezinde bulunuyor. Ama en önemlisi, Afyon’da yerelden çok büyük bir destek var. Çok fazla sahipleniyorlar. En son organizasyonumuzda da 70 bine yakın insanımız organizasyonun üç günlük periyodu boyunca bizi yalnız bırakmadılar, izlediler ve alkışladılar. Bu minvalde de Dünya Federasyonlar Birliği tarafından da iki sene üst üste En İyi Organizasyon ve En İyi Altyapı ödülleri organizasyonumuza verildi. Böyle bir organizasyon takvimimiz var. Umut ediyoruz ki 2020’de bu beş tane olan uluslararası organizasyon sayısını sekize çıkaracağız.

"İZLEYİCİ GELMİYOR"

Siz de gazetecilikten geliyorsunuz. Türkiye’de spor medyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yani olmayan bir şeyden bahsettiğinizi düşünüyorum. Bunu da çok net söylüyorum. 12 sene foto muhabirlik yapmış bir spor gazetecisi olarak bunu söylüyorum. Maalesef günbegün kan kaybeden, yok seviyenin altına bile inme tehlikesi çizgisinde olan bir konu aslında bu. Ben gazetecilik ve foto muhabirliği yapıp da antrenman sahalarında ve maçlarda fotoğraf çektiğim günlerde yanımızda olan foto muhabiri abilerimiz 20 sene öncesine atıfla, “Ah nerede o günler” derlerdi. Bir atletizm şampiyonasının, mahalle futbol takımlarının dahi yıldızlandığı ve yıldız verilecek kadar dikkatle takip edildiği, bir güreş müsabakasının, bırakın ulusal ya da uluslararası olmasını, bölge şampiyonasının bile yer bulunamaz derecede izleniyor olduğu dönemlerden geldik bugüne. Bugüne bakıyorsunuz en popüler spor branşı olan futbolun bile izlenme oranı Türkiye’de canlı izleyici olarak 5 bin 500 civarlarında. Çok komik rakamlara düştük. Dünya Şampiyonası, Avrupa Atletizm Şampiyonası Türkiye’de gerçekleştiriliyor, izleyici sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Dolayısıyla bütün bu rakamlar spor medyamızın ya olmadığını ya da doğru noktada olmadığını bana gösteriyor. Bu benim şahsi, acizane fikrim. Ama bir spor gazetecisi olarak artık futbol ekseninden tüm spor medyasının çıkması gerektiğine, bütün amatör branşların kurallarını, içeriklerini Türk insanına öğretir şekilde yayın yapması gerektiğine inanıyorum. Bütün TV ve radyo kanallarının, bütün yazılı, görsel ve işitsel medyanın bir şekilde amatör sporun kurallarını öğretir şekilde halka anlatıyor olması lazım. Çünkü çok değerli sporcularımız var. Çok değerli organizasyonlarımız var. Uluslararası sayısız organizasyon alınıyor ama sadece sporcuların aileleri bunları izliyor veya eğer denk gelirse o branşa ilgisi olan birkaç izleyici izliyor ve bu ülkeden ayrılıyorlar. Mesela biz MotoGP organizasyonunu Türkiye Motosiklet Federasyonu olarak üç sene üst üste organize ettik. Üçüncü senenin sonunda Uluslararası Federasyon Başkanı bana dedi ki “İnanın ben İspanya’da dahi (organizasyonun merkezi İspanya) bu kadar başarılı bir organizasyon hiçbir zaman izlemedim. Ama buradan ayrılmak zorundayız sayın Başkan çünkü izleyiciniz yok.” izleyicimiz olmamasının bir tane sebebi var: O branşta yarışan sporcuları halkın tanımaması. O branşta yapılan müsabakaların kurallarını halkın bilmemesi. Bugün hangi branş olursa olsun kuralını bildiğiniz bir spor branşını büyük bir keyifle izlersiniz ve bunu artık bir gelenek ve alışkanlık haline getirirsiniz. İnşallah spor medyası bunun çok acil farkına varır.

"MOTOSİKLETİN İMAJINI DÜZELTMEMİZ GEREK"

Ülkemizde motosikletin kötü bir imajı var mı?

Kötü, hatta berbat bir imajı var. Yani siz sistemi kurmazsanız, herkesin kendi başının çaresine baktığı bir ortamda herkesin algısı tabii ki kendisine göre değişecektir. Şimdi biz motosikletlerin kullanımı ile ilgili olarak, imaj tarafına gelecek olursak geçmişte Yeşilçam filmlerinin en kötü adamları, kapkaççıları, kiralık katilleri ya da ortada bir suç gösterilecekse bunların yüzde 50, 60’ı filan motosiklet üzerinde yapılan görüntülerle biz büyüdük. Bir çete gibi lanse edildi. Motosiklet hiçbir zaman sağımızdaki solumuzdaki Tahran ya da Atina gibi değerlendirilmedi. Doğumuzda da batımızda da çok ciddi bir motosiklet kültürü var. Buna bir ekonomi olarak bakıyorlar. Çevre kirliliğine engel olan bir unsur olarak bakıyorlar. Ekonomik ulaşım olarak, park sorununa çözüm olarak bakıyorlar. Aynı zamanda bir keyif ve özgürlüğe adım atış olarak bakıyorlar. Bizde de eli yüzü kirli paslı tamamen illegal işlerle uğraşan veya herhangi bir sosyal düzeni olmayan insanların kullandığı bir araç olarak gösterildi.

Siz bir sistem getirmezseniz, muasır medeniyet deyip duruyoruz ama biz hepsinden çok daha muasır seviyedeyiz, bir sistem getirmediğimiz için geride görünüyoruz. Fransa’da baktığınız zaman bir motosikletçinin hangi yoğun trafikte bile, hangi şeridi ve çizgiyi kullanacağı bellidir. Bir kitapta yazmaz, sosyal bir bilgi olarak otomobil şoförlerinde, diğer araç kullanıcılarında da mevcut bir bilgidir. Motosiklet kültürü o çizgide, o kültürde devam eder. Siz bir sistem koymadığınız zaman, kurye olarak çalışan bir çocuğa günde ne kadar fazla parça teslim edersen o kadar prim veririz diyen bir şirket -ki o şirket vergi veriyor, Maliye Bakanlığına, devlete veyahut belediyeye tescilli bir kurum- bir motosikletçiyi ölüme yollar şekilde prim üzerinden çalıştırmaya kalktığında, kurye de elbette günde 5-10 lira fazla kazanabilmek için trafiği, insan haklarını, kaldırımda yürüyen yayanın hakkını, çocuğun hakkını demeden maalesef ekmek kazanıyorum adı altında gasp edercesine hareket ediyor. Dolayısıyla bizim regülasyon tarafını ortaya koymamız lazım. Dememiz lazım ki ticari bir motosiklet kullanıyorsanız bunun ticari olarak tescil edilmesi gerekir. Ticari kullanılan bir motosikletin de bir şahsa değil de şirkete kayıtlı olması gerekir. O şirketin de muhatabı o kullanıcıya tıpkı ticari araçlarda olduğu gibi seri numaralı bir yelek giydirmek zorundadır. Gerekli güvenlik sınırlarının altına da düşmeyen bir kask kullandırmalıdır. Seri numarasının da uzaktan bakıldığında hangi şirketin elemanı olduğunu ve ne meslekte olduğunu gösterir bir şekilde trafiğe çıkması gerekir. Dolayısıyla karşınızda kurumsal bir yapı varsa, artık bu kontrol edilebilir bir hale gelmiş olacaktır. Biz Federasyon olarak bunun da çalışmasını yapıyoruz. Yarım saat içerisinde bu pizzayı teslim etmezsen, cümlesini duyan bir kişinin artık o ürünü ölümüne birine götürmek gibi bir zorunluluğu ortaya çıkıyor. Ama siz böyle bir şeyi zorlayamazsınız. Hukuken ve anayasal olarak zorlayamazsınız, diyebilmemiz lazım bir kanun ve yönetmelikle. Bütün bunlar yapılmadığı için de imaj yerlerde.

Bu konuştuğumuz şartlar sanki İstanbul için geçerli. İstanbul’da ve birçok tatil beldesinde büyüyen bir motosiklet kültürü var. Hatta Anadolu’da mobilet kullanımı da çok fazla. Aslında yabancı da değiliz, böyle bir kültürümüz var.

Kesinlikle var. Kilis’in 5 sene önceki nüfusu 70 bindi. 36 bin motosiklet vardı Kilis’te. Gaziantep hakeza. Antalya, Mersin, bunları söylemeye hiç gerek yok. Bahsettiğiniz gibi Doğu ve İç Anadolu’da, Ege ve Akdeniz’de çok ciddi, büyük bir motosiklet kültürümüz var.

"YÜZDE YÜZ YERLİ ELEKTRİKLİ MOTOSİKLET YAPABİLİRİZ"

Çok ciddi elektrikli motosiklet kullanımı var, onları da sayıyor musunuz?

Tabii, onları en başta sayıyoruz çünkü önümüzdeki 2024 olimpiyatlarında elektrikli motosikletler büyük ihtimalle olimpik bir branş olarak müsabakalara dahil edilecekler. Dünya da o yöne gidiyor. Dolayısıyla biz de o yönde çalışmalar yapıyoruz. Şu anda en önemli çalışmalarımızdan bir tanesi de Konya’da bir motosiklet yarış pisti yapıp orada da elektrikli yüzde 100 Türk malı elektrikli motosikletlerle orada bir yarış organizasyonu ve geleneği başlatıp bu çizgiden de 2024 Olimpiyat Oyunları’na Türk elektrikli motosikletleriyle katılan sporcular yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu çok büyük bir vizyon. Otomotiv sektöründe belki biz 100-120 sene kadar geriyiz. Şu an dünyada da ilerlemiş bir şey yok, yani sanayi noktasında geri olabiliriz ama bu mevzuda herkesle eşit durumdayız. Bugün bir yatırım yaptığımız zaman hem elektrikli motosikleti hem de üzerindeki sporcu ve biniciyi yetiştirebilir durumda olacağımıza inanıyoruz.

"MOTOSİKLET TEHLİKELİ BİR SPOR DEĞİL"

Sizin eklemek istediğiniz, bizim atladığımız bir şey varsa, bizimle paylaşabilir misiniz?

Sportif yönüyle şunu söyleyebilirim: Sporcu potansiyelini değerlendirmek ve sporcu sayısını arttırma noktasında en önemli engelimiz anneler. Eğer bir kişi evliyse eşi, yani hanım veya erkek tarafı demiyorum. Bir şekilde eşler buna karşı çıkıyor veya anne ve babalar karşı çıkıyor. Şunun istatistiğini vermek istiyorum. Geçen gün federasyonda bir toplantıda salon branşlarının yöneticisi olan federasyon başkanlarıyla da karşılaştırdım, bir tekvando, atletizm, güreş sporundan kaza ve yaralanma istatistiklerimiz fazla değil.

O kask ve donanımla yarış pistine çıktığı zaman, bir sporcu yarış parkuruna o şekilde geldiği zaman dünyada başka bir şeyin ona veremeyeceği heyecanı, keyfi, adrenalini yaşayacak. Kenan Sofuoğlu örneğinden de gördüğümüz gibi, birçok sporcu örneğinde gördüğümüz gibi artık trafikte gaza basmak ve o ihtiyaç ve tutkusunu trafikte yerine getirmeye çalışmayan bir kitleyi oluşturmamız lazım. Kaldı ki ben 16 senedir federasyon içerisinde görevliyim, sadece bir sporcunun kalp krizinden bir sporcunun da kendi hatasından vefat ettiğini gördüm. Yani hastane ve sakatlık boyutu itibariyle de kesinlikle salon sporlarından daha farklı değil. Bu imajı annelere, eşlere, babalara, çocuğu motor sporlarına katılmak isteyenlere duyurmak en önemli arzumuz. Şunu da ifade edelim: Ortaöğretim ve ilköğretim bazında yapılan bir araştırmada imkân verilse hangi sporu yaparsınız sorusuna cevaplarda motosiklet sporu 5. sırada geliyor. Elbette ki futbol ve basketbol daha popüler ama motor sporları 5. sırada, bu çok önemli bir değer. Biz bunu değerlendirmek istiyoruz. Sosyal olarak da motosiklete lütfen binin ama bu aracın gerektirdiği donanımla binin ve kurallara da yüzde 100 uyun diye duyurmak istiyoruz.

KAYNAK: HABER7